Yalnızlığa bir beste yazıyorum, “R’e” ile “Lâ” arasında mekik dokuyorum bir türlü sessizliğimi bozmayacak notalar bulmuyor kalemim… Sol anahtarı yok bu yalnızlığın. Giremiyorum kapısından aşkının. Kilidimi çöz! Kapımı arala.
Birkaç nota arasında gidip geliyor parmaklarım... Sessizliği, suskunluğu eşit parçalara bölüp eş anlamlı kelimelerin yalnızlığını sağlıyorum. Sonra büyük bir yalnızlık peydâ oluyor. Hüznün yüzü maraz. Kendine gelme çabasıyla bir sağa bir sola yalpalıyorum kimsesiz geceleri.
Dokunsa parmaklarıyla harflerimin üzerine büyük bir kıyamet kopacak belli. Dudaklarım kurudu, bir yudum suya hasret kalmış gibi özleminin mayınlı topraklarında geziyorum. Bassam üzerine mayının ölen ben olurum biliyorum.
İçimde volkanlar var yeni püskürmüş gibi alevini, harlı bir ateş basıyor tenimi. Sicim gibi bir yağmur süzülüyor sözlerinden gözlerime… Yalnızlık rotasını değiştirse diyorum hani, biraz bu tehlikeli bölgeden çekse gölgesini!
Eşit yalnızlıklar düşüyor herkesin payına. Kimse kimsenin derdine derman olmuyor buralarda. Kılını kıpırdatmayan milyar kesim insanın arasında sıkışıp kalan hayallerimi yaşatma çabasındayım. Yorgun, bitkin ama hâlâ bir ümit aşkın izindeyim.
Kıyamet koptu kopacak, aşksız olan herşey yerle bir olacak. Tutunduğum rüyaların hürmetine aşk bana yâr, azraile yol olacak. Bilmiyorum kalem elem yazıyor nicedir. Kelimelerim infazda. Yüzüm asık, bestesi tamamlanmamış bu şarkının yarım kalma endişesi var üzerimde. Bir aşk bukadarmı sükût giyinir mutluluk yerine.
İşte “Lâ” ile inledi yüreğim. Hâlinden habersiz bir dervişim. Ne sağım nede solum aşka dönmüyor. Bu piyano tuşlarının raksı geceyi kanla karıştırıyor. Gözyaşı niyetine kan akıtıyor gözlerim. Sözüm, özüm ve duam hepsi sana dair.
Kaçak yazdığım bu besteyi hangi yangınlara atmak gerek bilmiyorum. Susuyorum, susturuluyorum. Mecbur bırakıldığım sessiz harfleri okuyorum usulca. İçine düşmeden mutluluğun, kenarında bir tur atıyorum.
Ve şimdi ben;
Susuyorum, aşk bana düşman.
Susuyorum, yâr bana zindan.
Susuyorum, kendime bile dâr gelir oldu bu cân.
|| Lâl-i Rehgüzâr ||
Birkaç nota arasında gidip geliyor parmaklarım... Sessizliği, suskunluğu eşit parçalara bölüp eş anlamlı kelimelerin yalnızlığını sağlıyorum. Sonra büyük bir yalnızlık peydâ oluyor. Hüznün yüzü maraz. Kendine gelme çabasıyla bir sağa bir sola yalpalıyorum kimsesiz geceleri.
Dokunsa parmaklarıyla harflerimin üzerine büyük bir kıyamet kopacak belli. Dudaklarım kurudu, bir yudum suya hasret kalmış gibi özleminin mayınlı topraklarında geziyorum. Bassam üzerine mayının ölen ben olurum biliyorum.
İçimde volkanlar var yeni püskürmüş gibi alevini, harlı bir ateş basıyor tenimi. Sicim gibi bir yağmur süzülüyor sözlerinden gözlerime… Yalnızlık rotasını değiştirse diyorum hani, biraz bu tehlikeli bölgeden çekse gölgesini!
Eşit yalnızlıklar düşüyor herkesin payına. Kimse kimsenin derdine derman olmuyor buralarda. Kılını kıpırdatmayan milyar kesim insanın arasında sıkışıp kalan hayallerimi yaşatma çabasındayım. Yorgun, bitkin ama hâlâ bir ümit aşkın izindeyim.
Kıyamet koptu kopacak, aşksız olan herşey yerle bir olacak. Tutunduğum rüyaların hürmetine aşk bana yâr, azraile yol olacak. Bilmiyorum kalem elem yazıyor nicedir. Kelimelerim infazda. Yüzüm asık, bestesi tamamlanmamış bu şarkının yarım kalma endişesi var üzerimde. Bir aşk bukadarmı sükût giyinir mutluluk yerine.
İşte “Lâ” ile inledi yüreğim. Hâlinden habersiz bir dervişim. Ne sağım nede solum aşka dönmüyor. Bu piyano tuşlarının raksı geceyi kanla karıştırıyor. Gözyaşı niyetine kan akıtıyor gözlerim. Sözüm, özüm ve duam hepsi sana dair.
Kaçak yazdığım bu besteyi hangi yangınlara atmak gerek bilmiyorum. Susuyorum, susturuluyorum. Mecbur bırakıldığım sessiz harfleri okuyorum usulca. İçine düşmeden mutluluğun, kenarında bir tur atıyorum.
Ve şimdi ben;
Susuyorum, aşk bana düşman.
Susuyorum, yâr bana zindan.
Susuyorum, kendime bile dâr gelir oldu bu cân.
|| Lâl-i Rehgüzâr ||
» 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
» Aşk Geçti(Aslı Melek)
» Arkana Bakma
» W.Shakespeare hayata dair sözler
» Ben Çok Sessizdim
» Aska düşünce bedenin
» Gitmeliyim
» Bir kadını Beklemek