Bulamadım diye üzülme yaz biz bulalım

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yardım Destek muhakkak sorularınıza ve problemlerinize çözümler ve yolları bulunur

En son konular

» Ayna - Ümit Yaşar Oğuzcan
Aşkın Gücü EmptyC.tesi Haz. 18, 2011 5:42 pm tarafından Direktör

» 8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Aşkın Gücü EmptySalı Mart 08, 2011 12:34 am tarafından Direktör

» Aşk Geçti(Aslı Melek)
Aşkın Gücü EmptyPtsi Ara. 13, 2010 9:37 pm tarafından Direktör

» Arkana Bakma
Aşkın Gücü EmptyPtsi Ara. 13, 2010 9:34 pm tarafından Direktör

» W.Shakespeare hayata dair sözler
Aşkın Gücü EmptySalı Ara. 07, 2010 12:33 am tarafından Direktör

» Ben Çok Sessizdim
Aşkın Gücü EmptyPtsi Ara. 06, 2010 12:33 am tarafından Direktör

» Aska düşünce bedenin
Aşkın Gücü EmptyPaz Ara. 05, 2010 7:51 pm tarafından Direktör

» Gitmeliyim
Aşkın Gücü EmptyPaz Ara. 05, 2010 7:48 pm tarafından Direktör

» Bir kadını Beklemek
Aşkın Gücü EmptyC.tesi Kas. 27, 2010 4:54 pm tarafından Direktör

Resme Tıkla

Tarıyıcı

Bizi Takip Edin

Add to iGoogle şiirler burada

Add to GoogleBeğen

R-alan


2 posters

    Aşkın Gücü

    Direktör
    Direktör
    Admin


    Mesaj Sayısı : 221
    Kayıt tarihi : 10/04/10
    Nerden : noproblem

    Aşkın Gücü Empty Aşkın Gücü

    Mesaj  Direktör Salı Mayıs 11, 2010 6:51 pm

    AŞKIN GÜCÜ
    Hikayeyi okurken şunları gözönüne alarak okuyun :
    Buradaki Padişah : Ruhu
    Cariye : Nefsi
    Cariyeyi tedavi edemeyen hekimler : Sahte Şeyhleri
    Cariyeyi tedavi eden hekim ise : Mürşid-i Kamili
    Kuyumcu ise : İnsandaki heva ve heves (boş ve lüzumsuz arzular) gibi şeyleri temsil ediyor.
    Zamanın birinde bir padişah vardı. Padişah bir gün adamlarıyla ava giderken yolda güzel bir cariye görüp ona aşık oldu.
    Onu alıp sarayına getirdi. Fakat bir müddet sonra o güzel cariye hastalandı. Günden güne eriyip tükenmeye başladı. Memleketin en iyi hekimleri cariyenin hastalığına bir çare bulamadılar. Padişah bunu görünce çok üzüldü, günlerce çareler aradı, sağa koştu, sola gitti olmadı. Sonunda bir mescide gidip el açarak dua etti, secdeye kapanarak ağladı. Cariyenin iyileşmesi için yalvardı. Bu sırada uykuya daldı. Rüyasında bir pir gördü; pir ona :
    - "Artık üzülme duan kabul oldu. Yarın şehrinize bir yabancı gelecek o bizdendir. Onun yapacağı tedaviyle cariyen iyileşecek." dedi.
    Sabah olup güneş doğunca padişah pencereye koşup rüyasında gördüğü piri beklemeye başladı. Uzaktan onun geldiğini görünce kendisi sarayın kapısına koşarak kapıyı açıp piri içeriye aldı. Konuşup görüştükten sonra, padişah pire hastanın hastalığını anlattı. Daha sonra onu hastanın yanına götürdüler...
    Hekim önce hastanın yüzüne baktı sonra nabzını saydı. Hastalığın belirtilerini sorup sebeplerini dinledi...
    - "Diğer hekimlerin tedavileri iyileştirmek yerine büsbütün harap etmiş hastayı." dedi. Sonra şöyle devam etti.
    - "Onların içerden haberleri yok, onun için de hepsinin aklı fikri işin dış yüzünde." dedi.
    Hekim hastalığın ne olduğunu anlamıştı, fakat bunu padişaha söylemedi.
    Hastanın halinden inlemesinden onun gönül hastası olduğunu hemencecik anlayıverdi. Çünkü hiçbir hastalık gönül derdi gibi değildir.
    Hekim durumu anlayınca : "Padişahım, dedi. Herkesi uzaklaştır köşede bucakta kimseler kalmasın ki ben hastayla baş başa kalıp rahat rahat çalışayım, hastanın hastalığını anlayıp ona göre bir tedbir düşüneyim."
    Padişah emretti oda boşaltıldı, hastayla hekimden başka kimse kalmadı.
    Hekim yaklaşıp hastanın başucuna geldi yumuşak ve tatlı bir sesle :
    - "Memleketin neresi, nerelisin? Bana söyle , çünkü her memleketin halkının ilacı başka başkadır. Memleketinde yakın akrabandan kimler var, kime yakınsın? diye sordu.
    Hekim elini kızın nabzına koymuştu. Hem soruyor hem de nabzını kontrol ediyordu.
    Kız yavaş yavaş hekime bütün olanları anlatıyor, başından ne geçtiyse söylüyordu.
    Hekim kızın nabzını tutmuştu ve :
    - "Bu kız kimin adını söylediğinde eğer heyecanlanır, nabzı hızlanırsa demekki sevdiği, uğruna hasta olup yataklara düşerek mum gibi eridiği odur." diye düşünüyordu.
    Kız önce doğup büyüdüğü memleketi ve oradaki dostlarını sayıp döktü. Fakat nabzında bir değişiklik olmadı.
    Hekim : "Doğduğun yerlerden ayrılınca hangi memlekete gittin?" diye sordu.
    Bunun üzerine kız bir şehir ismi söyleyip geçti ama ne yüzünün rengi ne de nabzının atışı değişti. Daha sonra sırasıyla götürüldüğü yerleri, şehirleri , görüşüp tanıştığı insanları birer birer sayıp döktü. Lakin halinde bir değişiklik olmadı. Ta ki hekim Semerkant şehrini soruncaya kadar...
    Semerkant'ın adı geçince kızın nabzı hızlandı, yüzü ve yanakları kızardı. Çünkü o Semerkant'ta bir kuyuncuya aşıktı ve ondan ayrılmış olmanın ızdırabıyla yanıp tutuşuyordu.
    Bunu öğrenen hekim kuyumcunun Semerkant'ın hangi semtinde ve hangi mahallesinde olduğunu sorup öğrendi. Sonra kıza :
    - "Ben senin hastalığını ve bu derdin çaresinin ne olduğunu çok iyi anladım. Fakat sen bu bana anlattıklarını sakin başkasına söyleme, hele hele padişaha hiç anlatma..." diyerek tembih etti.
    Hastanın yanından ayrılan hekim doğruca padişaha gelip durumu anlattı : "Bu kızcağızın iyileşmesi için o kuyumcuyu getirmekten başka çare yok." dedi.
    Bunu duyan padişah hekimin nasihatini canu gönülden kabul etti. Hiç zaman geçirmeden kuyumcuyu davet etmek üzere bir elçi gönderdi... Elçi Semerkand'a varınca doğruca gidip kuyumcuyu buldu. Padişahın gönderdiği hediyeleri takdim eti ve padişahın onu davet ettiğini, eğer gelirse padişahın en yakın adamlarından olacağını çok büyük ihsanlara ve iltifatlara mazhar olacağını söyleyince, kuyumcu zaman kaybetmeden yola koyulup padişahın sarayına en kısa zamanda ulaştı.
    Saraya gelen kuyumcuyu hekim alıp padişahın huzuruna götürdü. Padişah kuyumcuya iltifatlar yağdırıp ihsanlarda bulundu. Hazinesini ona teslim etti :
    Hekim bunun üzerine : "Ey padişah o cariyeyi bu kuyumcuya ver ki hastalıktan tamamen kurtulup iyileşsin." dedi...
    Padişah o ay yüzlü güzeli kendi eliyle kuyumcuya verdi, altı ay murat alıp murat verdiler. Böylece kız tamamen iyileşmiş oldu.
    Ondan sonra hekim kuyumcuya bir ilaç hazırladı. İlacı içen kuyumcu hastalanarak günden güne çirkinleşip erimeye başladı. Eski güzelliğinden eser kalmadı.
    Kuyumcu böyle günden güne eriyip çirkinleşince kızın gönlü de ondan soğudu, aşkı günden güne azaldı. Bir müddet sonra kuyumcu öldü. Ölünce de kızın aşkı tamamen sona erdi. Böylece o güzeller güzeli o aşktan ve hastalıktan arınıp tertemiz oldu...
    Bu cihan bir dağdır, bizim yaptıklarımız ise ses, seslerin aksi yine dönüp bize gelir.
    Patos
    Patos


    Mesaj Sayısı : 45
    Kayıt tarihi : 30/04/10
    Yaş : 34

    Aşkın Gücü Empty Geri: Aşkın Gücü

    Mesaj  Patos Cuma Mayıs 14, 2010 10:17 pm

    tskler:)

      Forum Saati Cuma Tem. 05, 2024 11:43 am